MEHMET YÜKSEL: “KUMANDAN VE YENİ İMÂN GENÇLİĞİ” – 27 Ocak 2019

MEHMET YÜKSEL: “KUMANDAN VE YENİ İMÂN GENÇLİĞİ” – 27 Ocak 2019

Merhaba… Öncelikle 25 Ocak Şehidimiz Sancar Kartal ve Babam Harun Yüksel’in vefat yıldönümleri nedeniyle düzenledikleri etkinlikte bana konuşma fırsatı verdikleri için Adımlar Dergisi’ne teşekkür ediyorum. Kumandan başta olmak üzere bütün İbda şehitlerini saygıyla selamlıyorum…

Şehitlerimizi anmaya başlamışken, 2015 yılında düzenlenen menfur saldırıda şehid olan kıymetli ağabeyim Ünsal Zor’u ve eşi Şehid Nuray Zor’u da minnetle anıyorum.

Onlar mücadele tarihimizin önemli isimlerinden ve ömürlerini mücadeleyle geçirenlerden…

Ne kadar tekrar edilse az kalır… İBDA MİMARI’nın Ölüm Odası adlı eserinde, Ünsal Zor için yazdığı şu satırları hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum:

ÜSTADIM’ın 1969 senesinde, –tıpkı ADIMLAR dergisine konulan–, bir patlayıcı ile MTTB’de şehid olan MUSTAFA Bilgi için verdiği hitabeden: Hedef, Mustafa’nın şahsında ikidir: Evvelâ İSLÂM, sonra İslâm’ı en derin, en gerçek, en titiz ve yüzde yüz HEPÇİ mânâda temsil ve topyekûn Kâinat ve insanlığa karşı tatbik ehliyeti yolunda ilerleyen yeni gençlik… Yani siz!(…)

 (…)

Onu öldürenler, topyekün yeni imân gençliğini kastetmişlerdi. Size düşen karşılığın da aynı çapta olması gerektiğine göre, siz büyük inşânızı tamamlamaya bakınız! O zaman topyekün küfür yığınını o binanın temelleri altında ezilmiş ve kemikleri tebeşir lekesi hâline gelmiş bulacaksınız! Elverir ki Allah, “OL!” desin.[1]

O hâlde, buradan anlıyoruz ki, Adımlar Dergisi’ne düzenlenen ve Ünsal Zor’u şehîd eden menfur saldırı, önce İslam’a sonra “yeni İslam gençliğine” karşı yapılmıştır.

Peki yeni İslam gençliğe saldırılması ne demektir? Bundan da önce gençlikten ne anlıyoruz…

 İBDA MİMARI’nın 1986 yılında verdiği bir röportajdan bunun anlamının izini sürmeye çalışalım… Adımlar adlı eserden naklediyoruz:

DEDİ- Bize ne tavsiye ediyorsunuz?

DEDİM- Tavsiye filan etmiyorum. İstiyorum!.. İslam inkılabı bir çeşit aydınlar aristokrasisidir… Bu sınıfı temin, bunun önderliği, bu zemini teminin siyaseti… Gaye, esas, usul, hedef buna nisbetle!.. Küfür yobazlarını, din yobazlarını tasfiye gayesine bağlı bir hareket… Benden isteneni istiyorum: Muazzam bir kadro… Sizin en büyük rolünüz şu: Gençlik, toplumda maya tutturan dinamik kısımdır… Bunun çok büyük bir kısmını hayat yutar; sonra arkadan gelen gençliğin itici gücü… İşin ideali, pörsümeden hep genç kalmak, kalabilmek ve hayatını davasına nisbetle tanzim edebilmek… Çevreye şöyle bir bakın: Yaşı 30’u bulan adamların çoğunda dava, hayat sofrasındaki tuzluk gibidir… Çilesiz, rizikosuz, çöpten tahminler!.. İman, dünyalık telaşe sofrasının tuzluğu gibi değil ki!.. İman için yaşamak lazım!.. Bu nasıl bir mükellefiyettir?.. Abdülhakim Arvasi Hazretlerinden söyleyeyim: Şehitlik şuuru… Bu nimetten kaçınıcı bir tavırla iman davası olmaz… Dikkat edin: Herkesin güya iyi niyetle, “o da çalışıyor, bu da çalışıyor!” diye birbirine avans vermesi, kendisini riziko getirecek bir tertibten sıyırmak içindir… Nemelazımcı da, ahmak da, bu başıbozukluk zeminine bayılır… Böyle bir zeminde tezahür eden heyecan da, futbol seyircisinin “bizim takım” ruhiyatından farklı değildir… “İslam’a muhatab anlayış”ı temsil eden bir ideolocyaya bağlı, gerektiği yerde gerekeni yapacak insanlar; bu lazım…[2]

Evet yukarıda gençliğin manası ve genç kalabilmenin formülü verilmiştir. O halde gençliğe saldırmak, toplumun “maya tutturucu dinamik kısmı”na saldırmaktır.

Gençliğin misyonu yine İBDA MİMARI’nca özetlenmiştir:

*Aydınlar arsitokrasisi sınıfının temini ve bunun önderliği…

*Bu zemini temin siyaseti…

*Zemini temin siyasetine nisbetle gayesini esasını usulünü hedefini ortaya koyması…

*İçte ve dışta yobazları tasfiye gayesine bağlı bir hareket…

*Ve muzzam bir kadronun kurulması…

İBDA MİMARI’nın yeni gençlikten beklediği gerçekleştiğinde, topyekün küfür yığınını o binanın temelleri altında ezilmiş ve kemikleri tebeşir lekesi haline gelmiş bir halde bulacağız.

Bu gayeye doğru yürüyen bütün dava arkadaşlarımı selamlıyorum…

Bu gaye için mücadele etmiş bütün şehitlere ve kısa süreliğine ayrıldığımız dava arkadaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum…

Teşekkürler…

MEHMET YÜKSEL

[1] Salih Mirzabeyoğlu, Ölüm Odası B-Yedi, “Şehidle Gelen… – 255”, 2015
[2] Salih Mirzabeyoğlu, Adımlar, s45-46, 1997

İlk Yayın Tarihi: 30.01.2019

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et