KÜRESEL SAVAŞ MERKEZLERİ

KÜRESEL SAVAŞ MERKEZLERİ

KÜRESEL SAVAŞ MERKEZLERİ

.

MUM GİBİ OL, MUM GİBİ OLMA.

Bozkırın gülü, Türk’ün aksakallısı,Kaptanıderya Şahı Nakşibendi böyle emretti.

Bu emirle girdik kutlu dergâha, yüz sürdük toprağa, düştük yollara, pirin emri sadağımız, demir çarık atımızdır. Gözümüz, gökkuşağıyla güneşe yolculukta biricik kefilimiz, rabıtalı kalbimizdir.

Küresel savaş merkezleri başlıklı bu makalemizde; ezilen mazlumlar, sömürülen garipler, katledilen insanlık ve suskunluğa mahkûm edilen bütün âşıklar şahidimiz olsun, şahidimiz olsun kırmızı kalem. Bu kutlu yürüyüşümüzde; Mansur ATA kolbaşımız, Hacı BEKTAŞ yoldaşımız, Hızır bizim duacımız, MİRZABEYOĞLU reisimiz ve Türkistan piri Şahı NAKŞİBEND Başbuğumuzdur.

Haydi bre! Vira Bismillah diyelim ve yürüyelim güneşe, karanlık tepelensin, kötülük debelensin.

Bu öyküde; Hak ile batılın, iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin ve doğru ile yanlışın kavgası yoktur. Bu hikâyede; çok kötü ile daha çok kötünün, karanlık ile zifiri karanlığın kavgasını anlatacağız.

Meselenin başında, kanların döküldüğü canların verildiği çatışma sahaları ile küresel savaş

Kararlarının alındığı ve asıl harbin döndüğü küresel savaş merkezleri tamamen farklıdır. Bu yazımızda çatışma alanlarını değil küresel savaş merkezlerinin kalbine yolculuk yapacağız. Evet, Öncelikle Gezegenimizde küresel savaş veya yerel çatışma kararlarında dahli olmayan başkentleri sıralayalım. Karar alan ve icra edenlerin arasında; Moskova yok,Pekin ve Roma yok.

Afrika kıtası; ağzını dahi açamaz.

Japonya başta olmak üzere Uzak Doğu; kendini kabuğuna hapseden tembel tosbağa.

Tahran ile Kahire; emperyalizmin gönüllü hizmetkârı, kapitalizmin tasmalı hınzırları. Ortadoğu, evet Ortadoğu ise, baştanbaşa sinek vızıltısı. Bu paragrafımıza itiraz edici kakofoni/kuru gürültülere kesinlikle pabuç bırakmayız. “Yarın değil hemen şimdi” prensibimizle; olmayanları izaha çalışalım ki meramımız ve serencamımız anlaşılabilsin.

Özne; Batı sisteminin varlığı, Rusya’nın ölümcül bir tehdit olarak algılanmasına bağlı olduğudur.

Rusya; Batının, glasnost ve perestroika oltaları ile avlanıp, kibirli Suudi destekli petrol ayak oyunlarıyla tarumar olduğunu unutmadığı gibi, intikamını  alamadığının farkında.

Moskova, Batının-Batılının gözünde mistik ve barbardır. Batı, Osmanlı ile direkt çarpışacak cesareti gösterdiği için Moskova ve Rus halkına hayrandır. Aynı Batı, Moskova’ ya karşı çocukluğunda iğfale uğramış haleti ruhiye tavrıyla ürpermektedir. Batı, Moskova karşısında; korku, tedirginlik ve dehşet duygusuyla çekingen yaklaşır ki, bu sebeple de, Moskova’ ya karşı değil savaş düşüncesini taşıması, Moskova ile savaşma hayalini bile aklından geçirmez/ geçiremez. Rusya ile doğrudan bir savaşı göze alamayan batı, dolaylı yollardan savaş cepheleri açarak terbiye etmeyi ve Moskova’yı istikrarlı Kaosa mahkûm etmeyi istemektedir. Moskova’nın, batı karşısında savunma pozisyonu alacağını söyleyenler; Batının beşinci kol faaliyetini yapan ahmak posta güvercinleridir.

Moskova,  hinterlandı/etki alanı ve menfaatine yapılacak saldırılara karşı kesinlikle affedici yaklaşmayacak ve merhamet göstermeyecektir. Batının, açıkgöz geni ile çevirdiği diplomasi palyaçoluğunu sobeleyen Moskova’nın, batının kaderinde olan parçalanışını hızlandırdığını görmeliyiz. Moskova’nın, kendi açısından bütün artılarına mukabil,sendelemesi, ayağının sürçmesi ve tekerlenme ihtimaline karşı, ceplerinde sakladığı; yakıcı ve kavurucu yeni bir devrim sürecini sakladığını unutmayalım.

Özne; Batı sisteminin varlığı, Rusya’nın ölümcül bir tehdit olarak algılanmasına bağlı olduğudur.

Orta doğu coğrafyasında, sapıklık ile sapkınlığın merkezi olan Tahran ile Kahire’nin; liseli âşıklar gibi Londra ile el ele gezdiğini cümle âlem biliyor, bizde biliyoruz. Kum kenti ve Ezher ’in sarıklı sapıkları ise, Anglikan kilisesi emrinde; İslam’ın doktriner/dogma/ayet anlayışını katletmek, uygarlığımızın genetik kodlarını öldürmek, medeniyetimizin temel yapı taşlarını çürütmekle meşguller. Tek yaptıkları;  Batının, cani cürümlerini, vahşi katliamlarını ve işlediği cinayetlerini perdelemek için Batı dünyasının müsaade ettiği ölçüde diplomatik kınama sahtekârlığıyla kontrollü tepki göstermektir. Tek yaptıkları; sinek vızıltısı, kakofoni- kuru gürültü çıkarmaktır.

Amerika’nın; Katran karası petrolünden dolayı, Orta Doğudaki kibirli ve havalı sürtüğü  Suudi Arabistan ise Asya kıtasındaki izdüşümü olarak kibirsiz ve kaprissiz sürtüğü de Pekindir.   Sarı ve siyah bir akıl durumudur, renk değil. Amerika’nın taze su yankileri siyah, tatlı su yankileri ise sarıdır.Liman kenti Şangay başta olmak üzere Çin’in sekiz şehrinde, sekiz adet Amerika’n askeri üssü bulunuyor. Aynı şekilde Pekin’de bir CIA merkezi ile Pekin/ Şangay/Doğu Türkistan yerleşkelerinin her birinde ise ayrı ayrı FBI Asya irtibat merkezleri olduğu gerçeğidir. Evet, gerçek olan hakikat olan durum, ırkçılığın kalıcı mirasına sahip olan Londra’ya uşaklık ve Washington’a hizmetkârlık eden bir Çin/ Pekin olduğu gerçeğidir.

 

Batı denildiğinde; Fransa, Almanya, Amerika ve İngiltere’yi kast ediyorum.

Kıta Avrupası ile Kara Avrupa’sının diğer ülkeleri de bu şer çetesinin hışmından kurtulamazlar,İtalya gibi.

Güç dengelerini değiştiren, Londra ve Washington’un diplomasi fırıldaklıklarını ve ayak oyunlarını bozan Enrico MATTEİ/Enriko MATE ismini kaç kişi bilir, bilmiyorum. Evet,  sadece sıradan bir Roma/İtalyan yurttaşının veya Roma sokaklarını adımlayan bir sanatkârın değil tüm Roma/İtalyan yurttaşlarının; Sezar’dan sonra görebileceği en önemli İtalyan devlet adamının Enrico MATTEİ olduğunu kaç kişi bilir? Bilmiyorum. Altı ayaklı İtalian  Petroleum Agency’i/AGİP köpeğini yeniden inşa eden ve ayağa kaldıran; Elbette ki,Enrico MATTEİ’ den başkası değildi.  Emperyalizmin, yedi kollu şamdanına/petrol karteli yedi kız kardeşine savaş açması, küresel dengeleri yerinden oynatmaya yetti. Altı ayaklı AGİP köpeğini/İtalian Petroleum Agency’i; Petrol karteli yedi kız kardeşle rekabet edecek bir duruma getirenin de MATTEİ olduğunu söylemeye bile gerek yok. Emperyalizmin dengesini bozan hamleleri ile kibirli ve küstah Yedi Kız Kardeşin Nefretini cezbeden MATTEİ idi. Kilise korosu susunca, çanlar çalıyordu. Evet, Batı dediğimiz; İngiltere, Fransa, Almanya ve Atlantik’in/Washington’un şer çetelerine savaş açan MATTEİ hikâyesinin nasıl bir acı sonla bittiğini tahmin edebilirsiniz. Gizemli bir uçak kazası ve ölüm.

Şu ana kadar küresel savaşlara karar vericisi olmayan ülkelere değindik. Müsaadenizle, Çerkez ezgileri; ağlatan kafe ile ağlatan dans eşliğinde, bir çay molası verelim. Kıssadan hisse alalım.

Batı Afrika’da bir mitos vardır. Edişu adlı muzip tanrı insan kılığında yollardan geçerek bir köye girer. Kalkıp gittiğinde oradan biri ‘’Ne güzel kırmızı bir şapka’’ der. Bir başkası itiraz eder’’Yok yahu, bal gibi yeşildi.’’  Üçüncü biri güler ‘’ Sizde renk körlüğü var, kardeşim, kar beyazdı’’ Onları dinleyen bir dördüncü sinirlenir. ’’sende de tabii, ziftti zift, Katrandı, katran.’’ Oysa Edişu’nun Şapkasının sağı yeşil, solu kırmızı, önü beyaz, ardı karaydı.

Tekrarda fayda var.

“Yeni Dünya Düzeni” başlığı altında yayınlanan makale serimizde; Londra, Paris, Berlin ve küresel serseri Amerika başlıklı makalelerimiz ile bu katiller ve caniler şebekesinin, her birinin kendine has metodunu anlatmış olmamıza rağmen, müsaadenizle kısa bir tekrar yapalım.

Londra’nın TERAZİ POLİTİKASI başlığı altında “Elitist kontrol, dayanışmayı engelle, ekonominin tasarlanması, tecavüze razı olmalarını sağlamalıyız, herşey bizim için, diğerlerine hiç bir şey” ve benzeri onlarca ahlaksız argüman ve vahşi metotlarla; Londra/ kraliçe, 71 ülkeyi yönetiyor.

Amerika,”OYUN TEORİSİ”denen hilekâr düzeneğiyle insanlığa felaket dağıttığı gibi bu hilekâr düzeneğin ABD başkanı ile Kongre denetiminin bir partiden diğerine geçtiği durumlarda dahi keskin bir yön değişimine kapalı olduğunu, ABD politikasının ana hatlarının değiştiremeyeceği ve kesintisiz sömürüye devam ettiğini, altını çizerek hatırlattık.

Aynı şekilde ROBESPİERRE kişiliğinde temeyyüz eden Fransa derin devlet yapısının ise ülke, ada ve sömürgeleriyle birlikte toplam 68 coğrafya parçasına hükmettiğini, Almanya’nın; ZİG ZAG gurubu ile Batıyı,THULE tarikatı üzerinden Doğuyu zapturapt altına alarak DÖRDÜNCÜ REİCH planlarını ve programlarını, dilimiz döndüğünce, sözümüz yettiğince izah etmeye çabaladık. Şimdi, sıra geldi; karanlığın ordusuna barınak, insanlığın başına musallat olan şer çetesini kuşatıcı tahlilimize.

Bu ayrıntılı ve detayları gösterici/gösterecek cesaretimizin cevherini merak edenler olabilir.Emperyalizmin karanlık yüzünü, kapitalizmin çatallı dilini ve batının bet-hoyrat çehresini kaçamaksızca gösterme ve ifşa etme tekeli, gerçek Büyük Doğu- İBDA akıncılarınındır. Çünkü bizler; Batının mide bulantısı veren aykırı davranışlarının ve uygulamalarının tespitini ve çözümünü elbette ki; kar tutmaz ovalar veya çağa uygun hale getirilmiş ayarı bozuk duyarlılıklar ve hassasiyetler ile değil doktriner ve dogma olan Ayet/ Ehlisünneti/ İBDA fikrinin yaylalarından bakarak değerlendirdiğimiz için kaçamaksızca ifşa tekelide bizdedir.

İskambil kâğıdından gökdelenler inşa eden batı dünyasının uygulamaları ile birlikte bizatihi kendilerinin de problem olduğunda hem fikiriz diye inanıyorum. Her ne kadar Doğu yakasından bakan insanların geneli batı yakasını birlik içinde görme yanılsamasına kapılsa da gerçek böyle değildir.Londra, Washington, Paris, Berlin şer çetesinin arasında ki ilişkinin; çıngıraklı yılan ile engerek yılanı arasında ki profesyonel nezaket veya diplomatik kurallara uygun davranış rolü olduğunu, tüm çıplaklığıyla görmeliyiz.Gezegenin Batı yakası dediğimiz Londra, Washington, Paris, Berlin şer çetesinin, Doğu dünyasına karşı kullandığı aldatıcı ve yanıltıcı dillerini, kendi yönetimlerinde yaşayan halklara karşıda kullanıp aldattıklarını, kandırdıklarını ve sömürdüklerini de dikkatimizden kaçırmayalım.Bu sebeple Parantez açmadan yazmaya mecburum.  Kalıcı olan Avrupa halklarına karşı düşmanlığımızın olmadığını/olamayacağı gibi Avrupa halklarına karşı kin, nefret ve husumet duymuyoruz.

Parametreleri olmayan, duygudan yoksun, sezgiden uzak,  Amerika/İngiltere-Fransa/Almanya karşısında duygusal olamayız, hissi davranamayız. Zulmün ur tutan karnını adalet kılıcımızla deşmek istiyorsak; Fosil kalıntısı hariciye/Dışişleri perspektifi değerlendirmeleri kesinlikle ve kesinlikle terk etmeliyiz. Terk etmezsek ne olur? Sendeleriz ve çok çok ağır bedeller öderiz.

Yeni bir dünyanın/Yeni bir uluslararası düzenin şekillendiğini ve eski Washington konsensüsü ’nün/uzlaşmasının sona erdiğinin farkına varalım. Bizler bu çatışmaya Batı kanadının yalnızca şu ya da bu tarafın gözlüğüyle bakacak olursak, gerçeklere gözümüzü kapatmış oluruz.

Savaş çıkarmanın, savaşları bitirmekten daha kolay olduğunun bilinciyle hareket etmeye mecburuz. Batı dünyası/Washington, Londra, Paris, Berlin merkezleri; Doğu dünyasına karşı tam saha pres/baskı ve kim daha iyi katil oyunu oynuyorlar.Doğu dünyasına karşı Müşterek hareket eden batı dünyasının; tahakküm ve işgallerinde çok önemli bir yer tutan işbirlikçiler içinde kısa bir paragraf açalım ve tekrar ana güzergâhımıza dönelim.

Batı, tahakkümünü devam ettirmek için Doğu Dünyasından devşirdiği ve kendileriyle kardeşlik davranışı içine giren drijan/iç ajan/çaşıtlar vasıtasıyla yönlendirme, halklarını kandırma, yanlış yönlendirme vazifesi verdiği görevlileri, bu işler için   tahsis ettiği muazzam miktarlarda paralarla desteklemektedir. Bu amaçla Anadolu başta olmak üzere tüm Doğu ülkelerinde burjuvaziyle, sağcı ve solcu aydınların veya burjuvazi ile birlikte paramiliter sağ çeteler ve solcu katillerle tam bir suç ortaklığı içerisindedirler.

Meseleyi, lif- lif açmadan önce izniniz olursa,bir teneffüs molası verelim. Kavşakta duran bir dünyanın izahı gibi çetrefilli ve alengirli bir yazıyı niye kaleme alıyorum? Birincisi ‘’Dost ve düşmanlıklarınızın şuuruna varın’’ (1) emri gereğince, ister ferdi ister devletlerarası ilişkilerde olsun; dostluklarımızın izahını, husumetimizin muhasebesini yapmaya mecburuz ve memuruz.

Mecburuz, çünkü: Bir kimsenin iman ettikten sonra yapacağı ikinci iş düşmanını tanımasını emreden Allah Resulünün ümmetindeniz. Mecburuz; çünkü bizler,Oğuz soyu Türk’üyüz.

İkinci sebep ise Batıyı ve işbirlikçilerini çökertmek için batıyı ve batılı bilmek zaruretinde olduğumuzdan.Bu noktayı izah eden çok güzel bir alıntı ile vuzuha kavuşturalım. ‘’ 1948’de bir Türk ressamı Paris’teki bir sergide Picasso ile karşılaşır ve kendini tanıtır… Aldığı cevap şu: ‘’<<Peki burada senin işin ne?  Senin memleketinde, senin işine yarayacak ne çok şey var, biliyor musun>>’’ Bizim ressam da şu güzel cevabı veriyor:<< Biliyorum! Buraya anahtarları almaya geldim!>>’’(2).Kıssadan hisse; çalınan anahtarlarımızı almaktır, maksadımız.

 

Batının, “Kim daha iyi katil” oyununda her birinin kendi plan ve projeleri istikametinde çalıştığını gözlemliyoruz. Bu oyunda birlikte hareket ettikleriyle olan plan ve projeleri yönünde de eküri olarak seçtikleriyle hareket ettiklerini görebiliriz. Konu anlaşılmış olsa da biz her ihtimale karşı meseleyi daha iyi anlaşılır kılmak için çabalamaya devam edelim.

İngiltere, bizzat İslâm dininden ve aziz Türk milletinden nefret ediyor. Asıl hedefi; İslâm’ı kökünden imha, vatanımız/Anadolu’yu infaz etmek üzerine hareket ediyor.

Amerika, Müslüman halklardan hem korkuyor hem nefret ediyor. İslam dininden ziyade kendi varlığı için tehdit olarak algıladığı Müslümanları imha etmek istiyor.

Fransa, kültürel kodlarına aykırı, Paris değerlerine düşman olarak algıladığı ne olursa olsun karşıdır. İslâm veya başka bir şey,hiç fark etmez.

Almanya, çetrefilli/karmaşık doneleri, kirli ilişkileriyle saldırganlığını sergilese de, kesinlikle ve kesinlikle cepheden taarruz edecek cesareti olmadığı gibi gücü de yok. İslâm’ı, düşman değil, daha çok tehdit olarak algılıyor.

Küresel savaş merkezlerinin, İstanbul ayağı hariç dört merkezin de tarifini, izahını beraberce heceledik. Şimdi sıra geldi kendi aralarında ki, beyin cinayeti, siper savaşı, mevzii kazanımı ve cepheleşme boyutlarına.”Yarın değil hemen şimdi” prensibimizle, batının iç hesaplaşmalarını hecelemeye çabalayalım. “Kim daha iyi katil” oyununda, çıngıraklı yılan olarak Londra/Washington cephesini, engerek yılanı olarak Paris/Berlin hattını işaretleyebiliriz.Bu devletlerin uygulamaları değil, bizatihi kendilerinin problem olduğunu unutmayalım/unutturmayalım.

Dünya trajedisinin baş sorumlusu ve fütursuz politikaların merkezi olan Londra/Kraliçe ile Anglosakson kültür kodlarını taşıyan Washington arasında ki ilişkiyi anlamak için Washington ve Londra arasında Atlantik’i geçiş oranı, ABD ile Avrupa ülkeleri arasında ki geçişten fazla olmasından anlaşılabilir. Onlar izleyici olmalı katılımcı değil prensibiyle;Müslümanlara karşı,öldürmek için ateş et politikası istikametinde; acımasız katliam, canice cürüm işliyorlar. Çıngıraklı yılan olan Londra/Washington, yeni bir grip/nezle virüsü insanlığın başına musallat ederek tüm gezegeni risk altına aldılar. Bu yeni tip virüsün adı, “bilgilendirilmemiş Doğu Dünyasını marjinalleştir, kendi kendilerini imha etsinler” virüsüdür.

Gezegenimizin, kültürel ve ekonomik sömürüsünde ikinci monopol/tekel lokomotifi olarak Engerek yılanı olan Paris/Berlin hattını işaretleyebiliriz. Doğu dünyasına karşı, “Kim daha iyi katil” oyunundan geri durmayan bu ikilinin Londra/Washington hattının kendilerine biçtiği sömürü hissesine razı olmadıklarını, sahaya inmelerinden anlayabiliriz.  Yeniden dizayn edilen ve yeniden tasarlanan haritalara uygun olarak kendi paylarını artırmak isteyen bu ikilinin; ekonomik sömürü ayağını Berlin, kültürel sömürü ayağını Paris’in temsil ettiği malumunuzdur.

Paris/Berlin hattının; örgütlenmiş ahlaksızlıkta yarıştığı, Londra/Washington arasında ki ahlaksız kazanç paylaşım yarışının sonucunda, karşılıklı olarak birbirlerinin kanını dökmesine kadar gittiğini görüyor ve izliyoruz.

Küresel çetenin kendi iç kavgasına sevinecek olanlar; şu uyarımızı, lütfen, dikkatle okusunlar.

Küresel şer çetesinin, kendi aralarında ki menfaat didişmesi, kemik kavgası, kendilerinden olmayan halklar ve inançlara karşı müşterek hareket etmelerine asla ve kata engel teşkil etmemektedir. Açgözlülük geni ve doyumsuz hücreleriyle; Müslüman topraklarını askeri ve ekonomik olarak boyun eğdirmek istiyorlar ve bu yeni süreçte milyonları öldürmekten asla ve kata endişe duymuyorlar. Her ülkenin güvenliği ve istikrarının tehlikeye girmesinden zerre kadar imtina etmeyip ve çekinmediklerinin bilinciyle hareket etmek zorundayız. Bu paragrafı bitirmeden önce kısa bir izahı tekrar etme zarureti oldu. Bizler, Avrupa’nın kalıcı halklarına karşı kesinlikle, kin ve nefret duymuyor, Husumet beslemiyoruz. Bizim, Lağvetmek/ilga etmek istediğimiz; batılı yurttaşlarımızı da sömüren, sistem ve yöneticileridir.

Bu ihtarımızı yaptıktan sonra, insanımızın aklına şu sual gelebilir. Elimiz ve kolumuz bağlımı?

Hayır, asla ve kata; Türk’ün eli bağlanmaz, Türk’ün kolu bağlanmaz. Bize düşen suya dalmayı öğrenenler olarak; çağımızın, yaşayan Bilge Kağanı, yürüyen Büyük Doğusu, Kumandan Salih MİRZABEYOĞLU’ nu adım adım takip etmektir.

Elimiz ve kolumuz bağlı mı?

Hayır, asla ve kata;  Türk’ün eli bağlanmaz, Türk’ün kolu bağlanmaz. Bize düşen Suya dalmayı öğrenenler olarak;  kalbimize saplanan hançeri çıkarmaktır:  Fikirle, İrfanla, idrakle, izanımızla.

Elimiz ve kolumuz bağlı mı?

Hayır, asla ve kata;  Türk’ün eli bağlanmaz, Türk’ün kolu bağlanmaz. Bize düşen, Suya dalmayı öğrenenler olarak; Taarruz saatinde, aç kurtlar gibi dört bir koldan kuşatmaya hazırlanmaktır.

Elimiz ve kolumuz bağlı mı?

Hayır, asla ve kata;  Türk’ün eli bağlanmaz, Türk’ün kolu bağlanmaz. Bize düşen, Suya dalmayı öğrenenler olarak, akıntıya karşı yüzebilmenin antrenmanını yapmaktır.

Elimiz ve kolumuz bağlı mı?

Hayır, asla ve kata;  Türk’ün eli bağlanmaz, Türk’ün kolu bağlanmaz. Bize düşen, Suya dalmayı öğrenenler olarak; ‘’Biz batıyla er-geç, ister istemez hesaplaşmak zorundayız !’’ (3) ihtarını yapan mütefekkir Salih MİRZABEYOĞLU’ nun sözüne mutabık olarak: Sağır edici sessizlik ve sabrımızla son hesaplaşmaya hazırlanmaktır. Şimdilik! Şimdilik!

Burhan Halit KOŞAN

Not 1: Salih MİRZABEYOĞLU/ Necip fazılla baş başa sayfa 161

Not 2: Salih MİRZABEYOĞLU / Necip fazılla baş başa sayfa 77

Not 3: Salih MİRZABEYOĞLU/Hukuk Edebiyatı sayfa 29

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et