HAMLE SAHİBİ DÜZEN BOZUCUDUR

HAMLE SAHİBİ DÜZEN BOZUCUDUR

En küçük çaplarda dahi her HAMLE ayrıştırıcıdır. Ayrıştırıcı olan her hamle ise, eş zamanlı olarak birleştiricidir de.

Hamlenin bu özelliğinden dolayı, hamle sahibi aksiyon adamları, eş ve dostları olmayan yalnız insanlardır.

Evet bu doğru, çünkü onlar yaptıkları her hamleyle “düzen bozucu”, sahte tesellileri ve tatminleri yıkıcı, gözleri hep ufukta olanlardır.

Onlar için mutluluk bir hedef olmaktan ziyade hedefe giden yolda yaşanan bir gerçeklik, bir maceradır…

Belki de bu özelliklerinden dolayı yalnız ölürler.

“Gerekeni gerektiği yerde yapma” gayreti, onları, ahlâkın ve ahlakî davranışın zirvesine taşır.

Bundan dolayıdır ki, onlar bildik mânâda eş ve dost aramazlar; hedefe doğru aynı yolda yürüyecek “insan” ararlar. Başka bir deyişle onlar için “dost”, gerçek insan soyundan nasiplenendir.

Hamle sahibine, her bir hamle yeni bir düşmanla birlikte yeni bir de “dost” kazandırır.

Onlar paraya, pula ve dünyalık diğer şeylere değer vermezler de sadece dostlarına değer verirler. Hatta eşlerine bile vermedikleri değeri beraber yürüdükleri bu dostlarına verirler.

Hamle sahibi “düzen bozucu”dur dedik… Kafasında ve kalbinde bir mühür gibi taşıdığı “olması gereken düzen” için her düzeni büyük bir iştiyakla bozmak ve yıkmak ister.

Konaklamaz, yerleşmez, kök salmaz…

Kök salınacak ortamdır özlediği; hayat bunun için fedâ edilir ve bunun için nefsler kılıçtan geçirilir.

Etrafı gün olur kalabalık, gün olur tenhadır. Kuru kalabalık yapan “insancıklar” değildir önemli olan; onun gözü “kadro” olabilmenin madde ve mânâ şartlarına erişmeye çalışan “İnsan” adaylarındadır.

1- İşinde kriz yaşar, ama devam ettirmek ister işini; ve sanki iş hedefe giden araçmış, önemsiz, hüküm altına alınmış, o ân bulunmuş meşgaleymiş gibi davranır. Hâlbuki gizlenen amaç işin getirisidir. O getiri de mevcut düzene uyum sağlamakla mümkün.

Hamle sahibi, “kriz”in yöneticisi ve yok edicisidir. Çünkü kriz ortadan kalkmalı ki, mücadele devam etsin. Başka bir ifadeyle mücadele o an krize odaklanmaktır.

Kriz ortadan kalkınca devam ettirilmek istenen hamleler rahatsız eder iş sahibini. Çünkü düzen bozulmaktadır ve ne yapıp edip Hamle-mücadele ile araya bir mesafe koymak gerekir, mümkünse sudan bir sebeple ayrılmak, uzaklaşmak.

Belki de aksiyon adamının ilk olarak yolda bıraktığı “insancık” budur. Çünkü, hiçbir zaman O, işe bağlanmamış, işe meftun olmamıştır.

İş, para, mal, statü; sadece şahsiyetinin gelişiminde malzeme olmuştur. Öbürü işin kendisi olmuş ve hamle-mücadeleye yabancılaşmıştır.

Bir tarafta din, ideoloji, ahlâk ve siyaset, şahsî menfaatin ve dışarıdan verili “sosyal statü”lerin aracı yapılırken, diğer taraftan ise, iş, mal, mülk, statü, mücadelenin yakıtı ve hedefe doğru yol alırken kullanılması faydalı araç keyfiyetindedir…

Gerçek insan soyu istidadıyla tanışmanın birinci merhalesi böylece atlatılmış olur.

2-Birinciden çok da farklı sayılmaz…

Hamle sahibinin yanındaymış ve hamleyi istiyormuş gibi gözükürken, aslında yapmaya çalıştığı kendi nohut beyniyle tasarlayıp, kendi pis nefsi için yaptığı ve egosunu tatminden başka bir gaye gütmeyen “hamlecik”lerdir.

Bu tip acayip uyanıktır(!), fark edilmediğinin zannıyla kendi faydasına görmediği, fakat ortak faydaya hizmet eden ne varsa dağıtır, parçalar… Bunu da fırsatçı karakteriyle, “hak suretinde” fitne sokarak yapar.

Bu duruma gerçek insan soyunun kendini açığa çıkaracağı eleme süreci diyebiliriz. Bu kıytırık “hamlecinin” kerameti kendinden sandığı bir ân vardır.

İşte o ân geldiğinde, Şeytan, “senden başka kimse yok” diye kulağına fısıldar. Hamle-mücadele tarihinden habersiz, egosu tavan yapmış bu tip, sonuna kadar şeytanın fısıltısına kulağını açar ve “hamlesini” yapar.

Burnu havada çekildiği köşeden sizi seyrediyor.

Aslında uğraş verilir, meselenin yaptığı olmadığını anlatmak için ama, niyet? Niyetler farklı… Olmadın mı olmuyor.

Her köşeye çekiliş, er meydanına sahici bir yiğidin teşrif etmesi için alan açma faaliyetidir.

Hamle sahibinin kan, can, gözyaşıyla oluşturduğu, hapishane ve sürgünlerle pişirip sağlamlaştırdığı “imajı”, babasının malı gibi her yere, her işine taşır da, sonra döner o imajın sahibine pislik yapmaya kalkar.

Hamle sahibi varlığıyla hatırlattığından dolayı o “imajın” oluşmasında hiçbir payı olmadığını bu menfaatperest, egosu tavan yapmış “hamlecik” sahibi, şu düşünce ve psikolojiden kendini kurtaramaz: “Pisliği ve düşmanlığı zaten hak ediyor; işler yoluna girmişken, kafamıza göre riskten uzak hareket ediyorken oyun bozucu bu lânet herif mümkünse ölsün, yok olsun da kurtulalım.”

İnşallah şehitlerin, gazilerin, çocukların, hanımların, sürgünde olanların, hâlâ cezaevlerinde dimdik ayakta duranların ve onlar için “tek kalsam da dönmem” diyerek kâfire, münafığa, mürtede, haine, işbirlikçiye ve hamle sahiplerini üç-beş pula satmış düşmanın içimizdeki müttefiklerine karşı inat ve gururla dava bayrağını yükseğe taşımaya çalışan bilinen-bilinmeyen yiğitler için kavgaya devam edeceğiz.

12 Aralık 2015

Serhat OĞUZ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et